25 Kasım 2015 Çarşamba

3-MEDYA VE ŞİDDET - Dilek ÇELEBİ

Adı Soyadı: Dilek ÇELEBİ
Programı: Büro Yönetimi ve Yönetici Asistanlığı (N)
Numarası: 140608201

MEDYA VE ŞİDDET
GİRİŞ
Televizyon, günümüzde en kolay ulaşılabilen, en yaygın kullanılan ve en etkili görsel ve işitsel bir kitle iletişim aracıdır. 20. yüzyılın ikinci yarısından itibaren hayatımıza giren televizyon, gittikçe yaygınlaşmış, yaşam tarzımızı belirleyen, algılarımızı yönlendiren, tutum, değer ve davranışlarımızı etkileyen önemli bir güç haline gelmiştir.
İzleyicilerini etkileyebilme gücüne sahip televizyonun ilk ortaya çıktığından beri ilgimiz odağında olması şaşırtıcı değildir. Ancak neredeyse tüm ilgi onun kötülükleri üzerine olmuştur. Bu görüşlere göre televizyon, özellikle çocuklar ve gençler üzerinde şiddet ve saldırganlık, ahlaki değerler, cinsellik gibi konularda olumsuz etkilere sahiptir.
Araştırmalar, televizyonun tek başına şiddete yöneltmediğini, ancak özendirdiğini ve şiddeti artırdığını göstermiştir. Şiddet, haberlerden, filmlere, dizilerden çizgi filmlere dek her yerde her an hayatın bir parçası olarak sunulmaktadır.
Medya ve özellikle televizyon sadece çocukları değil, gerçekte, toplumun bütün üyelerini değişik şekillerde etkilemektedir. Örneğin, çağdaş toplumun yaygın bir kültürel formu olan popüler kültür ve kitle kültürü genelde medya vasıtasıyla, özelde de onun en yaygın şekli olan televizyon vasıtasıyla üretilip topluma yayılmaktadır.
BİR İZLEYİCİ OLARAK ÇOCUK
Çocuklar iki yaşına geldiklerinde, televizyonu açıp kapatmaya, kanalları değiştirerek oynamaya başlamaktadırlar. 2-5 yaşları arasındaki bir çocuk günde ortalama 4,5 saat, 6-11 yaşındakiler ortalama 4 saat 14 dakika boyunca televizyon karşısında kalmaktadır (Timisi 1998: 44).
 ABD’nde 3-7 yaş arası çocukların, haftada ortalama 40 saati televizyon karşısında ya da video oyunları oynayarak geçirdikleri bilinmektedir (Aktaran Çaplı 1996:1334).
Gelişmiş toplumlarda çocuk genel olarak iki yaşında çizgi film seyretmeye başlamakta, altı yaşına geldiğinde ise hemen hemen her çocuk televizyon izleme alışkanlığını kazanmış duruma gelmektedir (Çaplı 1996:1334).
Gün içinde çocuk tarafından yaklaşık 7-8 saatin televizyondaki ileti bombardımanını izlemeye ayrılmış olması, televizyona doğal olarak, bireyin nasıl davranacağına, neyi seçeceğine etki eden bir otorite olma hakkını da kazandırmaktadır. Olaya çocuk açısından bakıldığında, kişiliği henüz gelişmekte olan bir canlının gelişimine müdahale etme durumu söz konusu olmaktadır. Bu olgu, çocuğun gelişimine olumlu katkılar yapabileceği gibi son derece olumsuz katkılar da yapabilir(Yanık 1994:65).
Yetişkinlere sunulan programların %90’ı şiddet unsuru içermekte ve çocuklar da bunların bir çoğunu izlemektedir (Yanık 1994:81).
ABD’de çocukların izledikleri programların %87’sinin çocuklar için özel olarak hazırlanmış olmaması nedeniyle onlar, zihinsel gelişim düzeylerinin dışında bir bilgi niceliği ile karşı karşıya kalmaktadırlar (Timisi 1998:44).
HABER PROGRAMLARININ DEĞİŞMEZ UNSURU: “ŞİDDET!”
Televizyondaki şiddete yönelik araştırmalar, Batı’daki kadar yoğun olmasa da Türkiye’de de yapılmaktadır. “Türk Televizyonlarında En Çok İzlenen Dört Kanaldaki Görüntülerin Nitelik ve Nicelik Açısından Değerlendirilmesi” başlıklı araştırmanın bazı çarpıcı sonuçlarını şu şekilde açıklamak mümkündür:
“Pek çok araştırmacının ortak noktada birleştikleri konu; televizyondaki şiddet görüntülerinin izleyicilerde şiddet davranışlarının sergilenmesine yol açtığıdır”.

“Bir gününün altı saatini televizyon karşısında geçiren Amerikalı çocuk 15 yaşına gelinceye kadar televizyonda ortalama 24 bin cinayet ve cinayet girişimi izlemiş olurken, ilk kez Türkiye’nin en çok izlenen dört kanalında 1995 yılında yapılan araştırmadan hareket edildiğinde ise (günde altı saat televizyon karşısında durulduğu varsayımıyla) bir çocuğun 15 yaşına gelinceye kadar 28.392 cinayet ya da cinayet girişimi izlemiş olacağı ortaya çıkıyordu. Günümüz verilerine gelince söz konusu eğilimin devam etmesi halinde Türkiye’de bir çocuğun 15 yaşına gelinceye kadar 45.000 cinayet ya da cinayet girişimi izleyeceğini gösteriyor.”
“Haftanın 7 günü ortalamasına göre dört kanaldaki olumlu görüntüler % 28, olumsuz görüntüler ise %72 olarak saptanmıştır. “Çizgi film ve çocuk programlarında saat başına düşen 32 şiddet görüntüsü bulunmaktadır(Baltaş 1998:40).
Yapılan bir başka çalışmada, Çocuk ve Gençlik Ruh Sağlığı Derneği, Gazi ve Hacettepe Üniversiteleri hastanelerinde tedavi olan çocuklardaki rahatsızlıkların büyük bölümünün kan, şiddet, saldırı, intihar, tecavüz, istismar, akıldışı görüntüler içeren televizyon yayınlarından kaynaklandığına dikkat çekilmiştir (Yengin 1997:150).
Televizyon Şiddetinin Etkileri
Potter (1999: 26–42), medya şiddetine maruz kalmanın etkileri hakkında önemli bulguları kısa dönemli etkiler ve uzun dönemli etkiler şeklinde ikiye ayırıp, özetlemektedir:
Medya şiddetine maruz kalmanın kısa dönemli etkileri:
1-Medyadaki şiddet tasvirlerine maruz kalmak, izleyicilerde şartlı refleksin yitimi aracılığıyla saldırganlığa yol açabilir.Örneğin şiddet tasvirlerindeki ödül ve ceza durumu (şiddetin ödüllendirilmesi veya cezalandırılması durumu); suçun ya da şiddet eyleminin yargılanması durumu; gösterilen şiddetin gerçek olup-olmaması gibi durumlarda izleyicinin izlediği şiddet karşısındaki davranışı farklılaşacaktır (Potter, 1999: 28–36).
2- Medyadaki şiddete maruz kalmak ani korkuya neden olabilir.
3- Medyadaki şiddete maruz kalmak, duyarsızlaşmaya yol açabilir. Kısa dönemli olarak, tekrarlayan şiddete maruz kalan izleyiciler, uyarılara alışma sayesinde duygusal tepkiler ve uyarılma eksikliği gösterebilir (Potter, 1999: 39).
Medya şiddetinin (televizyon şiddetinin) uzun dönemli etkileri ise:
1-Medya şiddeti ile toplumdaki şiddeti artırması bağlamında toplumdaki şiddet arasında ilişki vardır. Yürütülen ilk çalışmalarda televizyonun bir topluma girmesiyle o toplumdaki suç oranlarının artma eğilimi gözlenmiştir (Potter, 1999: 41).
2-Uzun süre çok fazla şiddet gösterimine maruz kalan kişiler, kendilerini kurban olarak görme olasılıklarını abartırlar (Potter, 1999: 41). Kendilerini kurban olarak görme aynı zamanda korku oluşturma etkisiyle paralel değerlendirilebilir.
3-Uzun süre çok fazla şiddet gösterimine maruz kalan kişiler, şiddeti daha fazla kabullenirler/kanıksarlar (Potter, 1999: 42).

Toplumdaki Şiddet Oranının Tahmini
Toplumdakişiddetin tahmini için“Sizce ülkemizde cinayet, tecavüz, soygun ve saldırı(şiddetli, ani saldırı)gibi şiddet içeren suçların oranı nedir? ” sorusu sorulmuştur. Sorudaki cevaplar;
1-   % 2’den az; 
2-   % 10;
3-   %20’den fazlaşeklindedir.
“% 2’den az” cevabıtoplumdaki gerçek şiddet oranıdır ve
“% 10” televizyonu çok izleyenlerin cevabıdır.
“20’den fazla” cevabı ise televizyonu aşırıfazla izleyenlerin cevabıdır(Bkz.:Sargın ve Temurçin, 2009). 



TELEVİZYONUN OLUMSUZ ETKİLERİ
-Reklamlar lüks tüketimi artırmakta, dar gelirli ailelerde geçimsizliğe yol açmaktadır.
-Magazin programları ünlülerin uygunsuz yaşantılarını normal gibi göstermekte,   buda kültürel yozlaşmaya sebep olmaktadır.
-Çocuk kaçırma, taciz, hırsızlık, gasp gibi olaylar insanların ruh sağlığında bozulmalara yol açmakta, toplumsal şiddeti körüklemektedir.
-Reyting uğruna yapılan, hiçbir bilgi içermeyen programlar insanların ülke problemlerine duyarsızlaşmasına yol açar.
-Televizyon dizileri bir sonraki bölümü merak uyandıracak şekilde bitirilmekte, bu da dizilere bağımlılık gelişmesine sebep olabilmektedir(Televizyon ve İnternetin Hayatımıza Etkisi: Psikolog Duygu Kaderli Çulha).
ŞİDDET İÇERİKLİ HABERLERİN HABERCİLER ÜZERİNDEKİ ETKİLERİ
Muhabir Serhat DAL şöyle söylemiştir; Şiddet içeren her türlü olay benim alanım için bir haber konusu olma potansiyeli taşır.
Birlikte çalıştığı bir başka muhabir ise şöyle demiştir; Sabah telsizi açtıktan sonra yaşadığınız kentin üzerinde üçüncü bir göz olur, felaket haberlerini bekleriz. Polis frekansına yansıyan her olay kesinlikle sevindirici değildir. Trafik kazası, cinayet, kapkaç,gasp, hırsızlık, dolandırıcılık, yankesicilik, ahlak, organize suçlar gibi. Her olayı duyduğumuz andan itibaren ilk düşündüğümüz, olay yerine ilk giden olmaktır.
Diğer bir muhabir ise, Mesleğe ilk başladığım yıllarda kameramanlık da yapıyordum. Çektiği görüntüler gece rüyama giriyor, terleyerek ve sıçrayarak uyanıyordum.Sanırım zamanla alıştım ama bu zaman içerisinde fark ettim ki olaylara karşı giderek duyarsızlaşıyorum. Artık parçalanmış cesetler beni dehşete düşürmüyor. Ancak son zamanlarda çocukların ölümüne dayanamadığımı fark ettim. Onlar ölümü hak etmeyecek kadar masum. Psikolojim gelgitler arasında değişiyor(Medyanın Efendisi: Yrd.Doç.Dr.Cengiz Erdal).
SONUÇ
Bu çalışmalarda, "televizyon, haber programları ve özellikle bu programlarda yer alan ve televizyon dünyasına hakim olan şiddet gösterimi nedeniyle, çocuklar üzerinde olumsuz etkilere sahiptir" varsayımından hareket edilmiş, sonuçta bu varsayımın kanıtlandığı ortaya çıkmıştır. Bu çalışmada özetle şu sonuçlara ulaşılmıştır:
1. Çocuklar, izlemelerinin normal sayılacağı programlar dışında, yetişkinlere yönelik programların da en önemli tüketicileri durumundadırlar.
2. Televizyon programlarının belli bir yayın sistematiği bulunmamaktadır.
3. Televizyon en çok izlenen kitle iletişim aracı olmasıyla birlikte, özellikle haber programları olmak üzere toplam içeriğiyle şiddet yüklüdür.
4. Yapılan araştırmalar, televizyonun özellikle haber programları içeriğinin çocukları etkilediğini ortaya koymaktadır.
Medyada her gün izlediğimiz şiddet  içeren haberler, çocukların ticari kaygılarla istismar edildiği reklamlar, filmler ve programlar çocuklarımızın ahlaklı, sağlıklı, güvenli ve temiz bir ortamda yaşama haklarını ellerinden almaktadır. Bu yüzden çocukla ilgili tüm meslek dallarında  çalışanların, çocukların daha güvenli bir medya ile çevrelenmeleri konusunun savunuculuğunu yapması, bu yolda medyanın akıllı kullanılıp denetiminin yapılması konusunda duyarlı olması ve gerektiğinde yaptırım uygulatabilmesi, medya aracılığıyla çocuklara şiddetin tanıtılmasının ya da çocukların şiddetin bir parçası olarak kullanılmalarının önünü kesecektir.
Bu durumda, çalışmanın toplamında net bir sonuç çıkmaktadır: "Televizyon çocuklara kapatılmalıdır!" Elbette bu yeterli değildir: "Televizyon büyüklere de kapatılmalıdır!" Elbette, kapatmayla, televizyonun tümden yok edilişi vurgulanmamaktadır. Seçici izleme gibi bazı alışkanlıklar, bir ölçüde televizyonun olumsuz etkisinden ilk elde çocukları giderek insanları koruyabilecektir. Bu kapatma, belki de üretim tarafının, insanlara izlemeleri gerekenleri yani "gerçek olan gerçekleri" sunmalarının en önemli yoludur.
KAYNAKLAR
Timisi N (1998:44) MediaCat Pazarlama İletişim Derg.

Çaplı B (1996:1334) Yeni Türkiye Derg.

Yanık F (1994:65,81) Kitle Yayınları, Ankara.

Baltaş A (1998:40)Türk Televizyonlarında Şiddet Araştırmasının Düşündürdükleri, Reklam verenler Derneği, Cem Ofset Matbaacılık, İstanbul.

Yengin H (1997:150) İstanbul Üniversitesi İletişim Fakültesi Derg.

Potter (1999:26-42) Selçuk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Derg.

Sargın ve Kadir Temurçin (2009) Beyaz Kalem Yayınları, Ankara.

Psikolog Duygu Kaderli Çulha (Televizyon ve İnternetin Hayatımıza Etkisi).

Yrd.Doç.Dr.Cengiz Erdal (Medyanın Efendisi Şiddet).













Hiç yorum yok:

Yorum Gönder