Programı:
Büro Yönetimi ve Yönetici Asistanlığı (N)
Numarası:
140608201
MEDYA
VE ŞİDDET
GİRİŞ
Televizyon, günümüzde en
kolay ulaşılabilen, en yaygın kullanılan ve en etkili görsel ve işitsel bir
kitle iletişim aracıdır. 20. yüzyılın ikinci yarısından itibaren hayatımıza
giren televizyon, gittikçe yaygınlaşmış, yaşam tarzımızı belirleyen,
algılarımızı yönlendiren, tutum, değer ve davranışlarımızı etkileyen önemli bir
güç haline gelmiştir.
İzleyicilerini etkileyebilme
gücüne sahip televizyonun ilk ortaya çıktığından beri ilgimiz odağında olması
şaşırtıcı değildir. Ancak neredeyse tüm ilgi onun kötülükleri üzerine olmuştur.
Bu görüşlere göre televizyon, özellikle çocuklar ve gençler üzerinde şiddet ve
saldırganlık, ahlaki değerler, cinsellik gibi konularda olumsuz etkilere
sahiptir.
Araştırmalar, televizyonun tek başına şiddete
yöneltmediğini, ancak özendirdiğini ve şiddeti artırdığını göstermiştir. Şiddet, haberlerden, filmlere,
dizilerden çizgi filmlere dek her yerde her an hayatın bir parçası olarak
sunulmaktadır.
Medya ve özellikle
televizyon sadece çocukları değil, gerçekte, toplumun bütün üyelerini değişik
şekillerde etkilemektedir. Örneğin, çağdaş toplumun yaygın bir kültürel formu
olan popüler kültür ve kitle kültürü genelde medya vasıtasıyla, özelde de onun
en yaygın şekli olan televizyon vasıtasıyla üretilip topluma yayılmaktadır.
BİR
İZLEYİCİ OLARAK ÇOCUK
Çocuklar iki yaşına
geldiklerinde, televizyonu açıp kapatmaya, kanalları değiştirerek oynamaya
başlamaktadırlar. 2-5 yaşları arasındaki bir çocuk günde ortalama 4,5 saat,
6-11 yaşındakiler ortalama 4 saat 14 dakika boyunca televizyon karşısında
kalmaktadır (Timisi 1998: 44).
ABD’nde 3-7 yaş arası çocukların, haftada
ortalama 40 saati televizyon karşısında ya da video oyunları oynayarak
geçirdikleri bilinmektedir (Aktaran
Çaplı 1996:1334).
Gelişmiş toplumlarda çocuk
genel olarak iki yaşında çizgi film seyretmeye başlamakta, altı yaşına
geldiğinde ise hemen hemen her çocuk televizyon izleme alışkanlığını kazanmış
duruma gelmektedir (Çaplı 1996:1334).
Gün içinde çocuk tarafından
yaklaşık 7-8 saatin televizyondaki ileti bombardımanını izlemeye ayrılmış
olması, televizyona doğal olarak, bireyin nasıl davranacağına, neyi seçeceğine
etki eden bir otorite olma hakkını da kazandırmaktadır. Olaya çocuk açısından
bakıldığında, kişiliği henüz gelişmekte olan bir canlının gelişimine müdahale
etme durumu söz konusu olmaktadır. Bu olgu, çocuğun gelişimine olumlu katkılar
yapabileceği gibi son derece olumsuz katkılar da yapabilir(Yanık 1994:65).
Yetişkinlere sunulan
programların %90’ı şiddet unsuru içermekte ve çocuklar da bunların bir çoğunu
izlemektedir (Yanık 1994:81).
ABD’de çocukların
izledikleri programların %87’sinin çocuklar için özel olarak hazırlanmış
olmaması nedeniyle onlar, zihinsel gelişim düzeylerinin dışında bir bilgi
niceliği ile karşı karşıya kalmaktadırlar (Timisi
1998:44).
HABER
PROGRAMLARININ DEĞİŞMEZ UNSURU: “ŞİDDET!”
Televizyondaki şiddete
yönelik araştırmalar, Batı’daki kadar yoğun olmasa da Türkiye’de de yapılmaktadır.
“Türk Televizyonlarında En Çok İzlenen Dört Kanaldaki Görüntülerin Nitelik ve
Nicelik Açısından Değerlendirilmesi” başlıklı araştırmanın bazı çarpıcı
sonuçlarını şu şekilde açıklamak mümkündür:
“Pek çok araştırmacının
ortak noktada birleştikleri konu; televizyondaki şiddet görüntülerinin
izleyicilerde şiddet davranışlarının sergilenmesine yol açtığıdır”.
“Bir gününün altı saatini
televizyon karşısında geçiren Amerikalı çocuk 15 yaşına gelinceye kadar
televizyonda ortalama 24 bin cinayet ve cinayet girişimi izlemiş olurken, ilk
kez Türkiye’nin en çok izlenen dört kanalında 1995 yılında yapılan araştırmadan
hareket edildiğinde ise (günde altı saat televizyon karşısında durulduğu
varsayımıyla) bir çocuğun 15 yaşına gelinceye kadar 28.392 cinayet ya da
cinayet girişimi izlemiş olacağı ortaya çıkıyordu. Günümüz verilerine gelince söz
konusu eğilimin devam etmesi halinde Türkiye’de bir çocuğun 15 yaşına gelinceye
kadar 45.000 cinayet ya da cinayet girişimi izleyeceğini gösteriyor.”
“Haftanın 7 günü
ortalamasına göre dört kanaldaki olumlu görüntüler % 28, olumsuz görüntüler ise
%72 olarak saptanmıştır. “Çizgi film ve çocuk programlarında saat başına düşen
32 şiddet görüntüsü bulunmaktadır(Baltaş
1998:40).
Yapılan bir başka çalışmada,
Çocuk ve Gençlik Ruh Sağlığı Derneği, Gazi ve Hacettepe Üniversiteleri
hastanelerinde tedavi olan çocuklardaki rahatsızlıkların büyük bölümünün kan,
şiddet, saldırı, intihar, tecavüz, istismar, akıldışı görüntüler içeren
televizyon yayınlarından kaynaklandığına dikkat çekilmiştir (Yengin 1997:150).
Televizyon
Şiddetinin Etkileri
Potter
(1999: 26–42), medya şiddetine maruz kalmanın etkileri
hakkında önemli bulguları kısa dönemli etkiler ve uzun dönemli etkiler şeklinde
ikiye ayırıp, özetlemektedir:
Medya şiddetine maruz
kalmanın kısa dönemli etkileri:
1-Medyadaki şiddet
tasvirlerine maruz kalmak, izleyicilerde şartlı refleksin yitimi aracılığıyla
saldırganlığa yol açabilir.Örneğin şiddet tasvirlerindeki ödül ve ceza durumu
(şiddetin ödüllendirilmesi veya cezalandırılması durumu); suçun ya da şiddet
eyleminin yargılanması durumu; gösterilen şiddetin gerçek olup-olmaması gibi
durumlarda izleyicinin izlediği şiddet karşısındaki davranışı farklılaşacaktır (Potter, 1999: 28–36).
2- Medyadaki şiddete maruz
kalmak ani korkuya neden olabilir.
3- Medyadaki şiddete maruz
kalmak, duyarsızlaşmaya yol açabilir. Kısa dönemli olarak, tekrarlayan şiddete
maruz kalan izleyiciler, uyarılara alışma sayesinde duygusal tepkiler ve
uyarılma eksikliği gösterebilir (Potter,
1999: 39).
Medya şiddetinin (televizyon
şiddetinin) uzun dönemli etkileri ise:
1-Medya şiddeti ile toplumdaki
şiddeti artırması bağlamında toplumdaki şiddet arasında ilişki vardır.
Yürütülen ilk çalışmalarda televizyonun bir topluma girmesiyle o toplumdaki suç
oranlarının artma eğilimi gözlenmiştir (Potter,
1999: 41).
2-Uzun süre çok fazla şiddet
gösterimine maruz kalan kişiler, kendilerini kurban olarak görme olasılıklarını
abartırlar (Potter, 1999: 41).
Kendilerini kurban olarak görme aynı zamanda korku oluşturma etkisiyle paralel
değerlendirilebilir.
3-Uzun süre çok fazla şiddet
gösterimine maruz kalan kişiler, şiddeti daha fazla kabullenirler/kanıksarlar (Potter, 1999: 42).
Toplumdaki Şiddet Oranının Tahmini
Toplumdakişiddetin tahmini için“Sizce
ülkemizde cinayet, tecavüz, soygun ve saldırı(şiddetli,
ani saldırı)gibi şiddet içeren suçların oranı nedir? ”
sorusu sorulmuştur. Sorudaki cevaplar;
1- % 2’den
az;
2- % 10;
3- %20’den
fazlaşeklindedir.
“%
2’den az” cevabıtoplumdaki gerçek şiddet oranıdır ve
“% 10”
televizyonu çok izleyenlerin cevabıdır.
“20’den
fazla” cevabı ise televizyonu aşırıfazla izleyenlerin cevabıdır(Bkz.:Sargın ve Temurçin, 2009).
TELEVİZYONUN OLUMSUZ ETKİLERİ
-Reklamlar lüks tüketimi artırmakta, dar gelirli ailelerde geçimsizliğe yol
açmaktadır.
-Magazin programları ünlülerin uygunsuz yaşantılarını normal gibi
göstermekte, buda kültürel yozlaşmaya
sebep olmaktadır.
-Çocuk kaçırma, taciz, hırsızlık, gasp gibi olaylar insanların ruh
sağlığında bozulmalara yol açmakta, toplumsal şiddeti körüklemektedir.
-Reyting uğruna yapılan, hiçbir bilgi içermeyen programlar insanların ülke problemlerine
duyarsızlaşmasına yol açar.
-Televizyon dizileri bir sonraki bölümü merak uyandıracak şekilde
bitirilmekte, bu da dizilere bağımlılık gelişmesine sebep olabilmektedir(Televizyon ve İnternetin Hayatımıza
Etkisi: Psikolog Duygu Kaderli Çulha).
ŞİDDET İÇERİKLİ HABERLERİN HABERCİLER ÜZERİNDEKİ ETKİLERİ
Muhabir Serhat DAL şöyle söylemiştir; Şiddet içeren her türlü olay benim
alanım için bir haber konusu olma potansiyeli taşır.
Birlikte çalıştığı bir başka muhabir ise şöyle demiştir; Sabah telsizi açtıktan
sonra yaşadığınız kentin üzerinde üçüncü bir göz olur, felaket haberlerini
bekleriz. Polis frekansına yansıyan her olay kesinlikle sevindirici değildir.
Trafik kazası, cinayet, kapkaç,gasp, hırsızlık, dolandırıcılık, yankesicilik,
ahlak, organize suçlar gibi. Her olayı duyduğumuz andan itibaren ilk
düşündüğümüz, olay yerine ilk giden olmaktır.
Diğer bir muhabir ise, Mesleğe ilk başladığım yıllarda kameramanlık da
yapıyordum. Çektiği görüntüler gece rüyama giriyor, terleyerek ve sıçrayarak
uyanıyordum.Sanırım zamanla alıştım ama bu zaman içerisinde fark ettim ki
olaylara karşı giderek duyarsızlaşıyorum. Artık parçalanmış cesetler beni
dehşete düşürmüyor. Ancak son zamanlarda çocukların ölümüne dayanamadığımı fark
ettim. Onlar ölümü hak etmeyecek kadar masum. Psikolojim gelgitler arasında
değişiyor(Medyanın Efendisi:
Yrd.Doç.Dr.Cengiz Erdal).
SONUÇ
Bu
çalışmalarda, "televizyon, haber programları ve özellikle bu programlarda
yer alan ve televizyon dünyasına hakim olan şiddet gösterimi nedeniyle,
çocuklar üzerinde olumsuz etkilere sahiptir" varsayımından hareket
edilmiş, sonuçta bu varsayımın kanıtlandığı ortaya çıkmıştır. Bu çalışmada
özetle şu sonuçlara ulaşılmıştır:
1.
Çocuklar, izlemelerinin normal sayılacağı programlar dışında, yetişkinlere
yönelik programların da en önemli tüketicileri durumundadırlar.
2.
Televizyon programlarının belli bir yayın sistematiği bulunmamaktadır.
3.
Televizyon en çok izlenen kitle iletişim aracı olmasıyla birlikte, özellikle
haber programları olmak üzere toplam içeriğiyle şiddet yüklüdür.
4.
Yapılan araştırmalar, televizyonun özellikle haber programları içeriğinin
çocukları etkilediğini ortaya koymaktadır.
Medyada
her gün izlediğimiz şiddet içeren
haberler, çocukların ticari kaygılarla istismar edildiği reklamlar, filmler ve
programlar çocuklarımızın ahlaklı, sağlıklı, güvenli ve temiz bir ortamda
yaşama haklarını ellerinden almaktadır. Bu yüzden çocukla ilgili tüm meslek
dallarında çalışanların, çocukların daha
güvenli bir medya ile çevrelenmeleri konusunun savunuculuğunu yapması, bu yolda
medyanın akıllı kullanılıp denetiminin yapılması konusunda duyarlı olması ve
gerektiğinde yaptırım uygulatabilmesi, medya aracılığıyla çocuklara şiddetin
tanıtılmasının ya da çocukların şiddetin bir parçası olarak kullanılmalarının
önünü kesecektir.
Bu
durumda, çalışmanın toplamında net bir sonuç çıkmaktadır: "Televizyon
çocuklara kapatılmalıdır!" Elbette bu yeterli değildir: "Televizyon
büyüklere de kapatılmalıdır!" Elbette, kapatmayla, televizyonun tümden yok
edilişi vurgulanmamaktadır. Seçici izleme gibi bazı alışkanlıklar, bir ölçüde
televizyonun olumsuz etkisinden ilk elde çocukları giderek insanları
koruyabilecektir. Bu kapatma, belki de üretim tarafının, insanlara izlemeleri
gerekenleri yani "gerçek olan gerçekleri" sunmalarının en önemli
yoludur.
KAYNAKLAR
Timisi
N (1998:44) MediaCat Pazarlama İletişim Derg.
Çaplı
B (1996:1334) Yeni Türkiye Derg.
Yanık
F (1994:65,81) Kitle Yayınları, Ankara.
Baltaş
A (1998:40)Türk
Televizyonlarında Şiddet Araştırmasının Düşündürdükleri, Reklam verenler
Derneği, Cem Ofset Matbaacılık, İstanbul.
Yengin
H (1997:150) İstanbul Üniversitesi İletişim Fakültesi Derg.
Potter
(1999:26-42) Selçuk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Derg.
Sargın
ve Kadir Temurçin (2009) Beyaz Kalem Yayınları, Ankara.
Psikolog
Duygu Kaderli Çulha (Televizyon ve İnternetin Hayatımıza Etkisi).
Yrd.Doç.Dr.Cengiz
Erdal (Medyanın Efendisi Şiddet).
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder