25 Kasım 2015 Çarşamba

18-SÖZSÜZ İLETİŞİM - Ömer İN



AKSARAY ÜNİVERSİTESİ
SOSYAL BİLİMLER MESLEK YÜKSEKOKULU




ADI SOYADI: Ömer İN

NUMARASI: 140608061

SINIFI: 2.SINIF

BÖLÜMÜ: BÜRO YÖNETİMİ VE YÖNETİCİ ASİSTANLIĞI N.Ö.

ARAŞTIRMA KONUSU: SÖZSÜZ İLETİŞİM


Sözsüz iletişim, iletişimin en temel türlerinden birisidir. İnsanlar, birbirlerinin gözlerine bakmaları ya da kaçırmalarıyla, giyimleri, duruşları, oturuş biçimleri, aralarına koydukları fiziksek uzaklık gibi görsel simgelerle, birbirleri hakkında sezgisel bilgi edinerek, sözcüklere başvurmadan iletişim kurabilirler. İletişimin, etkili ve özellikle inandırıcı olmasında, duyguların payı çok büyüktür. İnsanın düşüncelerini, bilgilerini iletmede en temel araç olan konuşma dili yani sözlü iletişim, duyguların, heyecanların, coşkuların iletilmesinde çoğu kez yetersiz kalır. Bu nedenle, konuşurken duygularımızı, heyecanlarımızı ifade edecek mimiklere, el kol hare ketlerine farkında olmadan başvururuz.
Kişiler arası iletişimde ses tonu, araya konan fiziksel uzaklık, giyim kuşam özellikleri, takılar, rozetler, aksesuarlar, bedenin duruşu, bulunulan yer gibi sözsüz iletişim değeri taşıyan her simge, kişilerin kendilerine ve ilişkilerine ilişkin bir fikir verir. Kişiler arası ilişkilerde ilk izlenim, kişilerin ilk bakışta, daha birbirlerine hiç bir şey söylemeden birbirleri hakkında yargıya varmaları, sözsüz iletişim ile ger çekleşir. Sözsüz iletişim, daha önce birbirini tanımayan kişilerin birbirleri hakkın da karar vermelerine neden olabileceği gibi, birbirini tanıyan kişilere de karşılıklı olarak ilişkilerinin yönü ve niteliği hakkında bilgi verir ve iletişimlerini, davranışlarını etkiler. Örneğin, bizimle iş ortamında son derece samimi dostça ilişkiler kuran amirimizin, iş ortamı dışında, soğuk davranması, gözlerini kaçırması, sırtını dönmesi, bizim amirimizle ilişkili düşüncelerimizi derinden etkiler. Diğer yandan amirin, iletişim ortamlarının özelliklerine göre bizlerle ilişkilerini nasıl belirlediğine ilişkin de bir fikir verir.
Sözsüz iletişim, bizlere sözlü iletişim mesajlarının yorumlanmasında da ipuçları sağlayarak, yardımcı olur. Bilindiği gibi aynı sözlerin, değişik ses tonlarıyla söylenmesi ya da kişinin gözüne bakarak, gülümseyerek söylenmesi arasında anlam farklılığı vardır. Diğer yandan, sözlü iletişim mesajlarıyla, sözsüz iletişim mesajları arasında genellikle bir tutarlılıktan da söz edilmesi gerekir. Tek bir sözsüz iletişim işaretini, iletişimin gerçekleştiği ortamın koşullarından soyutlayarak değerlendirmek son derece yanlış sonuçlara yol açabilir. Bu nedenle, bir sözsüz iletişim mesajını anlamlandırmada, iletişimin gerçekleştiği ortam koşullarını ve diğer sözlü ve sözsüz mesajları birlikte, dikkatlice değerlendirmek gerekir.
Genellikle sözsüz iletişim, sözlü iletişim mesajlarından daha güvenilir bulunur. Bazı durumlarda insanlar, gerçek duygu ve düşüncelerini dile getirmezler ya da getiremezler. Söyledikleri, söylemek istediklerinden farklı olabilir. İşte bu durum da, sözsüz iletişim, kişinin gerçekte ne söylediğini ya da söylemek istediğini anlamada güvenilir bir kaynak olarak devreye girer. Sözsüz iletişim, hem kişiler arası hem de kişinin kendisiyle olan iletişiminde önemli rol oynamaktadır. Kişiler arası iletişimde, kişilerin birbirini gördüğü veya en azından birinin diğerini gördüğü iletişimde sözsüz mesajların varlığından söz edebiliriz. Fakat mesajın olması mutlaka, söz konusu mesajların karşılıklı olarak alınıp anlamlandırıldığı sonucunu doğurmaz. Sözsüz iletişim simgeleri, genel olarak aynı kültürel ve toplumsal ortamı paylaşan kişiler tarafından ortak ya da ortak olmayabilir. Ortak kodları olan örneğin evet ve hayır, onaylama veya onaylamama anlamlarına gelen baş sallama gibi söz süz iletişim simgeleri, herkes tarafından aynı anlama geldiği için ortak bir dile sahiptir. Ortak simgeleri olmayan örneğin bacak bacak üstüne atma, kolları kavuşturma, başını öne eğme, göz kırpma, göz göze gelmekten kaçınma gibi sözsüz iletişim simgeleri ise ortak bir dil oluşturmadıkları için sözsüz iletişim anlam paylaşımına yol açamayacağı için iletişim gerçekleşmeyebilir. Bu nedenle sözsüz iletişim sembolleri, kültürden kültüre olduğu kadar, aynı kültür içinde yaşayan kişilere göre de değişiklik gösterebildiği için bilinen anlamda güçlü bir dil karakteri özelliği taşımaz.
Sözsüz iletişimin toplumsal ilişkilerdeki işlevlerini şu şekilde sıralayarak açıklayabiliriz:
- Kimlik tanımlama: Kişinin giydiği, yediği, içtiği gibi şeylerden yola çıkarak kişilere ilişkin kimlik belirleme olanağı sağlar.
- Duygusal işlev: Ses tonu, yüz ifadesi, el hareketleri gibi neyin nasıl iletildiğiyle ilgili olarak, duyguların iletişiminin gerçekleşmesine yardımcı olur.
- Güç ve statü işlevi: Kişilerin, toplumsal ve kurumsal olarak sahip oldukları güç ve statü hakkında başkalarına bilgi verir.
- Düzenleme işlevi: Sözsüz iletişim karşılıklı olarak paylaşılan sözsüz semboller yoluyla iletişimin akışında düzenleyici etkiye sahiptir. Örneğin yanıtlama, onaylama gibi mesajlar, baş sallama, bakış, el hareketleri ile karşılıklı konuşmanın düzenlenmesine yardımcı olurlar.
- Tamamlama işlevi: Sözsüz iletişim, sözel mesajları tamamlamak için de kullanılabilir. Örneğin, sözel olarak “hayır” derken yapılan yanlara doğru sallanan baş hareketi, üzerinde durulan konu ya da olay hakkındaki düşünüşü vurgular. Benzer bir örnek olarak, “avladığım balık tam bir metreydi” şeklin de sözel olarak ifade edilen bir olayın, balığın büyüklüğünü vurgulamak üzere kolları açarak gösterilmesidir. Bu ve benzeri sözsüz desteklemeler, sözsüz iletişimin sözel iletişimi zenginleştirdiği, iletişime daha derin bir boyut kazandırdığı iki iletişim türü arasındaki tamamlama ilişkisini oluşturur.
- Vurgulama işlevi: Yazılı olarak ifade edilen düşünceler arasında en önemli olanın altı nasıl çiziliyorsa, sözsüz davranışlar da sözel mesajların vurgulanmasında kullanılır. Vurgulama ilişkisinde, sözsüz olan mesaj sözel olanın üzerinde durulmasını istediği noktaları destekleyici bir görev üstlenir. İletişim kurulmak istenen kişinin kolunun sert bir şekilde kavranarak, “seninle konuşurken yüzüme bak” denilmesi, sözel olarak ifade edilen mesajların, sözsüz işaretlerle desteklenmesine bir örnek oluşturmaktadır.
- Çatışma işlevi: Kişilerin beden dili bazen sözel mesajlarıyla çelişki yaratabilir. Örneğin, yoğun bir iş ortamında kendisiyle görüşmek isteyen çalışanına, onunla görüşebileceğini söylerken aynı zamanda saatine baktığında ve önünde yığılmış işleriyle ilgilendiğinde, sözlü ve sözsüz mesajlar arasında bir çatışma yaşanmaktadır. Mesajın alıcısı olarak, böyle bir durumda atılma sı gereken en uygun adım, mesajların sözsüz iletişim bakışı açısı tarafından değerlendirilmesidir. Sözsüz iletişim ipuçları çoğunlukla sözlü iletişim ipuçlarından daha az yanıltıcıdır.
- Dikkat çekmek için vurgulamayı sağlama. Örneğin masaya vurma, sesini birden yükseltme gibi.
- Sözün yerini alma: Sözlü bir anlatımın sözsüz olarak gerçekleşmesi. Örneğin evet anlamında baş sallama gibi.



Beden Dili

Beden dili, insanların ilk anlaşma aracı ve ilk dili olmuştur. Beden varlığımızın dünyaya açılışıdır. Biz kendimizi ve başkalarını ancak kendi bedenimizle algılaya biliriz
 Gövde: Göğüs merkezi, kendimiz ve çevremizdekiler hakkında ne düşündüğümüzü açıkça ortaya koyan en önemli ve güvenilir beden göstergesidir. Göğüs merkezi açık, kapalı veya uysal olabilir. Ayakta durarak ve yüzümüzü dönerek iletişimde bulunduğumuz kişiye karşı açık bir merkez oluştururuz


Baş: Bir çubuğun kulaklarınızdan geçtiğini, diğerinin de tepenizden girip çenenizin altından çıktığını varsayın. Bu durumda başınız, ilk çubuk etrafında öne ar kaya, ikinci çubuk etrafında ise sağa sola döner. Kulaklardan geçen çubuk sizin benlik çizginiz, tepeden giren çubuk da ‘başkaları ‘çizginizdir. Bu eksenler üzerin de baş, dört temel durum alabilir. Eğer baş benlik çizgisi üzerinde yukarı doğru döndürülmüşse, üstünlük gösterir. Eğer başınız aynı eksen üzerinde öne eğiliyorsa, tavrınız uysallık ya da boyun eğmedir. Başınız “başkaları” çizgisi ekseninde birine dönükse, anlaşma duygusunu yansıtırsınız. Başınız iletişim kurma durumunda olduğunuz kişiden başka yana döndüğünde ise bu bir anlaşmazlık işaretidir.


Yüz İfadeleri: Yüzümüz, bedenimizin en anlamlı yeridir. Yüz kaslarının anlatım amaçlı kullanımı mimikleri oluşturur. Alın, fiziksel ve duygusal ifadelerin en iyi göstergelerindendir. Alnın kırıştırılması, diğer yüz özellikleriyle birlikte okunduğunda şaşkınlık, derin düşünce, gerilim, endişe, korku veya ilgi belirtir. Geniş bir alın, ciddiyet ve olgunluk işaretidir. Küçük bir alın veya saçla gizlenmiş bir alın da ha genç ve teklifsiz bir görünüm verir.

Eller ve Kollar: Eller, insanın kendisini ifadesinde en duyarlı ve etkili organdır. Kolların hareketi özel bir önem taşır. Bu hareket göğsü öne çıkartan, insanı hare kete geçiren aktif bir duygusal enerjiyi yansıtır. Duygusal açıdan açık insanlar karşılarındaki kişilerden kendilerine yansıyan duygu ve düşünceleri kabul etmeye hazır olarak doğal ve kendilerine güven içinde kollarını bedenlerinden hareket ettirirler. Topluluk önüne çıkan bir politikacı, kollarını açar ve bu yolla topluluğu etkilemeye çalışır. Böyle bir konuşma sırasında ellerin havaya kaldırılması, yumruk yapılması başarıyı, gücü ve mücadeleyi hissettirdiği için, topluluğu heyecanlandırır ve olumlu etki yapar.

Bacaklar: Bacakları açarak durmak erkeksi bir mesajdır. Bacakların otururken diz kapaklarından kırılarak geri çekilmesi, ayakların oturduğumuz sandalye ya da koltuğun altında tutulması, kişinin bulunduğu ortamdan çok hoşnut olmadığını gösterir. Diğer yandan ayağın sandalyenin kenarına takılarak oturma da, o kişinin bulunduğu ortam ve kişiler nedeniyle gergin olduğunu anlatır. Ayakların sandalyeden ileri uzatılması ise memnuniyet ifadesidir.

Temas: Yapılan araştırmalar dokunmanın, sıcakkanlı ve memeli bütün canlıları rahatlattığını saptamıştır. İnsanların birbirine temas etmesi, güven verir. Üst düzey yöneticilerin, astlarının ellerini sıkmaları, kollarını tutmaları, astların kendilerini önemli görmelerine neden olur.



Ses Tonu

Sözlü iletişim “dil ve dil ötesi” olmak üzere iki alt sınıfa ayrılmaktadır. Dil-ötesi iletişim, sesin niteliği ile ilgilidir; ses tonu, sesin hızı, şiddeti, hangi sözcüklerin vurgulandığı, duraklamalar ve benzeri özellikler, dil-ötesi iletişim sayılır. Karşımızdaki kişinin sözlerini seslendirme tarzı, söylenen sözün anlamını büyük ölçü de etkilemektedir.
Çoğu zaman, nasıl söylediğimiz, ne söylediğimizden çok daha önemli olabilmektedir. Araştırmalar, insanların günlük yaşamlarında birbirlerinin ne söylediklerinden çok, nasıl söylediklerine dikkat ettiklerini göstermektedir. Nasıl söylendiği, sesin niteliği ile ilgilidir; ses tonu, sesin hızı, şiddeti, hangi sözcüklerin vurgulandığı, duraklamalar ve benzeri özelliklerle gerçekleşir. Örneğin ses tonları kendi için de yumuşak-inandırıcı, kızgın-sert, sıcak-sempatik, soğuk-kayıtsız sesler olarak gruplanır. Konuşurken sesimize bu dört tondan birisini verebiliriz. Bu ses tonlarının her birinin etkisi farklıdır. Örneğin; yumuşak-inandırıcı ses, insanları yatıştırır, sahibine saygınlık kazandırır. Kızgın-sert ses, insanları daha da kızdırır. Sorunları içinden çıkılmaz hale getirir, bir anlaşmaya varma olanağını azaltır. Sıcak-sempatik ses ise yardım arzusunu gösterir, güven verir, işbirliğini özendirir. Soğuk-kayıtsız ses, lütfediyormuş gibi bir duygu uyandırır, çok meşgulmüş izlenimi verir, ilgisizlik gösterir, düşmanlık uyandırır.



Susma

Sessizlik ya da susma, insanları sıkıntıya sokan bir olgudur. Örneğin, karı koca arasında yaşanan tartışmadan sonra yaşanan sessizlik, gerginliği daha da artırır. Ya da haklı olduğunu düşündüğü konuda karşısındakiyle tartışmak istemeyen kişinin susması kişiyi daha da çileden çıkarabilir. “Susma bir şeyler söyle” gibi cümlecikleri zaman zaman hepimiz söylemişizdir.
Susma rastlantısal değildir. Her susmanın iletişimde değişik yorumlara ve sonuçlara yol açabilecek kendine özgü anlamı vardır. Bazen kızgın olduğumuz için dişlerimizi sıkarak, bazen karşımızdakinin sözleri ilgimizi çektiği için dikkatle dinlemek için, bazen sıkıldığımız için susarız. Bazen de anlatılan konuyla ilgili bazı noktaları anlamadığımız için sessiz kalırız. Bazı durumlarda suskunluğumuz, konuşan kişiyi onaylamadığımız, bazı durumlarda da onayladığımız anlamına gelir. Bazen söylenecek söz bulamadığımız için sessiz kalır, sıkılırız, bazen de konuşmaya bile gerek kalmadan karşımızdaki kişiyle sessizce, susarak gözlerimizle anlaşırız.

Fiziksel Görünüş

Fiziksel görünüş, sözsüz iletişimin önemli bir unsurunu oluşturmaktadır. Konuyu, çekicilik, vücut şekli, boy uzunluğu ve kişinin kokusu ile kılık kıyafet şekli, başlıkları altında olarak incelemeye çalışacağız.

Çekicilik

Güzellik kültürden kültüre, kişiden kişiye değişen bir kavramdır. Bu nedenle her kes için geçerli bir güzellik kavramı olamaz. Çekicilik kavramı da kişiden kişiye değişen bir kavram olmasına karşın, güzellik kavramı gibi sadece fiziksel güzelliği değil, ruh ve davranışlarla bütünleşen bir güzelliği anlatması açısından daha zengin bir içeriği sahiptir. Diğer yandan genel olarak güzellik, bayanlara ilişkin tanımlayıcı bir kavram olmasına karşın, çekicilik erkekler için de kullanılan bir kavramdır. Son zamanlarda erkekler için daha çok çekicilik kavramı yerine karizma kav ramının kullanıldığını da belirtelim. Kabul etmeliyiz ki, çekici ya da karizmatik bulduğumuz kişilerin çekimine hepimiz zaman zaman farkında bile olmadan kapıldığımız olmuştur. Çekicilik, insanları gerçekten etkileyen, belirli bir konuda ikna olmalarında çok önemli etkiye sahip sihirli bir özelliğe sahiptir.



Vücut Şekli

A. B. D. ‘inde geçmiş dönemlerde yapılmış bir araştırma uzun boylu, iri yapılı er keklerin hemcinsleri tarafından güçlü, “bir şeyler kanıtlamaya çalışan” kişiler olarak yorumlandığını, kısa boylu, ufak tefek kişilerin ise sözlerini geçiremeyen kişiler olarak görüldüğünü ortaya koymuştur. Bu sonuçları değerlendiren Amerikan Polis Teşkilatı polis memurlarını işe alırken belirli bir ölçünün altında olmamalarını göz önünde bulundurmaya başlamıştır.
Yakın dönemlerde boy uzunluğu ve başarı ilişkisi üzerine yapılan araştırmalar kısa boylu olmanın olumsuz etkisini hayatın her alanında göstermektedir. Örneğin, Amerikan toplumunda 1. 70 m’den uzun boya sahip bir erkek olmak bir üstün lük olarak kabul edilmektedir. Birleşik Devletleri’nde bir işe başvuran, aynı niteliklere sahip iki aday arasından daha uzun boylu olanın işe uygun görülme oranının daha yüksek olduğu belirlenmiştir. Diğer yandan, Amerikan toplumunda uzun boylu iş kadınlarının kendilerini daha kısa boylu meslektaşlarına göre “hantal” ve “tehditkâr” olarak gördükleri saptanmıştır.

Koku

Duyular da iletişim üzerinde etkili olan etkenler arasındadır. Bazı kokular ya da parfümler insanların hoşuna giderken, bazıları ise itici olarak tanımlanır. Bazı tenlerin kokuları da çekici bulunabilir. Fakat ter kokusu her zaman rahatsız edici bir etki yaratmaktadır.

Kılık Kıyafet (Giysiler)

Bir kişinin giyim tarzı -bunun yanında bayansa makyajı, erkekse, tıraşı, gözlükleri, takıları belirli mesajların temel taşıyıcısıdır. Bu unsurlar genel görünüş ya da nesnel iletişim olarak tanımlanmaktadır. İnsan hakkındaki gerçeklerin ve önyargıların -daha yüksek oranda varsayımların temel alınarak değerlendirilmeleri sonucunda izlenimler oluşmaktadır. Kişilerin yargılarının çıkış noktasında yer alan önyargıların birçoğu görünüşe dayanmaktadır. Giyim tarzı, saç modeli, kullanılan parfüm ve aksesuarlar, hepsi bir arada yaratılmak istenen izlenimle yani imajla doğrudan bağlantılıdır.
Daha önce sizi hiç görmemiş ve tanımayan kişilerin bulunduğu bir odaya girdiğinizde, bu kişiler sizin hakkınızda sadece kıyafetinize bakarak aşağıda sıralanan 10 çıkarımda bulunabilirler:
1. Ekonomik durumunuz
2. Eğitim düzeyiniz
3. Güvenilirliğiniz
4. Sosyal konumunuz
5. Entelektüel düzeyiniz
6. Ekonomik geçmişiniz
7. Sosyal geçmişiniz
8. Kültürel temeliniz
9. Başarınız
10. Ahlaki değerler açısından karakteriniz



Sözsüz İletişim ve Olumlu İzlenim Gücümüzü Artırmada Bazı Önemli Noktalar

- Gülümseme: Uygun zaman ve yerde içten bir gülümseme, kendimize ve başkaları üzerinde son derece olumlu etki yaratır. Kişinin özgüvenini yükseltir, başkalarına yönelik de yakınlık ve dostluk duyguları yansıtır. Bu nedenle kendimizi ölçüsünü kaçırmamak koşuluyla gülümsemekten kendimizi alıkoymamaya çalışmalıyız.
– Gözlerdeki Pırıltı: Gözlerimiz, bir mizah duygusu, enerji ve coşku yansıtmalı.
– Yüz İfadesi: Kimi insanların dinlenirken bitkin bir yüz ifadesi vardır. Kaşlar çatılır, ağız hafif aralanır, çene azıcık öne fırlar. Bu görünüş mutlaka kızgın ya da canı sıkkın olduğunuz anlamına gelmez. Sadece sanki öyleymiş gibi görünürsünüz. İnsanların çoğu yüz ifadeniz hakkında yorumda bulunuyor ve “geçmiş ol sun”, “N’oldu? Bir şeyin mi var?” gibi sözler söylüyorsa bunları dikkate almak gerekir. Yüzümüzün ifadesini değiştirmek için kaşlarımızı kaldırmak ve gözlerimizi açmak yararlı olabilir.
– Duruş: Dik durarak, özgüvenimizi yükseltebilir, kendimize inanan ve seven bir kişi duygusu veririz.
– Zindelik: Zinde ve iyi görünmek ve kendimize fiziksel olarak özen göstermek hem kendi hem de başkaları üzerinde son derece olumlu duyguların yansıtılmasına neden olur. Böyle bir zinde olma durumu, insanların gözünde bu kişinin daha zor başka bir takım işlerin de üstesinden gelebileceği düşüncesini yaratacak tır. Zinde görünmek her şeyden önce sağlıklı olmayı, olumlu düşünmeyi, giyimimize özen göstermeyi, başkalarıyla olumlu iletişim kurmayı gerektirir.
– Kilo: Kilonuz boyunuza ve yapınıza göre çok düşük veya çok fazlaysa, bu durumu olumlu yönde değiştirmek için çaba harcamak gerekir. Böyle bir durum da, beslenme alışkanlığını değiştirmek ve düzenli olarak spor yapmak çok yararlı olacaktır. Ayrıca, bu konuda, vücudumuzun olumlu yanlarını yansıtacak bir giyinme, duruş ve oturuş tarzının da önemli olduğunu belirtmek gerekir.
– Boy: Çok kısa ya da uzun boylu olabiliriz. Bu özellikler, bize sorun yarat mamalıdır. Örneğin, kısa boylu bir erkeğin, yüksek ökçeli ayakkabılar giymesi ya da çok uzun boylu birisinin de kamburunu çıkartarak yürümesi gibi. Burada önemli olan kendi fiziğimizden memnun olmak, giyim, duruş ve diğer değiştirilebilir ya da geliştirilebilir bir takım şeylerle bu sorunu ortadan kaldırmaya çalışmak gerekir.
– Gözlükler: Gözlüklerin yüze iyi oturup oturmadığı, yakışıp, yakışmadığı temiz ya da kirli oluşu ve günün modasına uygun olup olmadığına dikkat etmek gerekir. Eski moda gözlükler kişiyi yaşlı gösterir. Yüzün önemli bir bölümünü kaplayan gözlükler de başkaları üzerinde iyi bir izlenim yaratmaz. Ayrıca, boyuna takılan süslü gözlük zincirleri de kullanmaktan kaçınmak gerekir.
– Giysilerin Uygunluğu: Vücuda oturan ve zarif bir bolluk taşıyan giysiler, vücuda fazlasıyla oturan dar giysilere oranla çok daha olumlu bir izlenim yaratır. Pantolon, ceket ve etek boylarının ne uzun ne de kısa olmaması gerekir. Giysilerin bakımına önem göstermek de son derece önemlidir. Bütün giysilerin temiz ve ütülü olup olmadığına, leke ve ter izi olmamasına, eksik düğme, kıvrılma, sökük ilik ya da çekik iplik olmamasına özen göstermek gerekir



Kaynak: http://notoku.com/sozsuz-iletisim/#ixzz3sVY8rtZp 























Hiç yorum yok:

Yorum Gönder